Foça
- Feray Aydoğdu
- 16 Haz 2017
- 2 dakikada okunur
Öncelikle şuradan başlayayım : bu yazıyı babam yazsaydı , bambaşka bir şey ortaya çıkardı. Çünkü benim babam bir Foça aşığıdır.
Ben küçükken Yeni Foça'da bir yazlığımız vardı. Yaz tatillerinde bütün aile gider, okullar açılana kadar Karşıyaka'daki evimize dönmezdik.Babam o zamanlar da Eski Foça'da bir taş ev hayal ederdi. Üç çocuk, anne&baba, iki su kaplumbağası, bir köpek ( canım Black ) ve dört yavrusu, bir papağan , iki muhabbet kuşu.. İşte bu bizdik. ' Nuh'un gemisi ' derdi annem.
Büyüdükçe zaman zaman rotayı Çeşme'ye kaydırma konusunda babamı ikna etmeye çalışmaya başladık.Çeşme popülerdi ve biz ergendik.Babam ise her zaman Foça dedi başka bir şey demedi.
Bu aşkı ve tutkusu o kadar büyüktü ki Eski Foça'da özene bezene bir taş ev yaptırdılar annemle.Her şeyiyle kendileri ilgilendi.Çizimlerinden, hangi taşların kullanılacağına, bahçedeki çiçeklerden ağacına, kurnasından mobilyasına..Apayrı bir maceradır o ev. Bence müthiş oldu ve annemle babam vuslatı yaşadı . Mutlu son!

26 yıldır Foça'yı tanıyorum.Benim için bambaşka bir anlamı var.Hatta çok anlamı var.En yakın arkadaşlarımdan biri ile yazlıkta okey oynarken tanıştım. Her gün ortalama 15 saat aynı iskelede 2 yaz mevsimi geçirdim. İtiraf ediyorum ; Foça kalesine çıkıp aşağıya çok leblebiler attım. Kara yoluyla gidilemeyen güzel koylarını o dönemki gözdemiz yelkenliyle turladım ve yine o yelkenli ile çok uskumru yakaladım.Bir gece karaya saplandığımız için çok korktum , başka bir gün arkasına bağladığımız bir halatla kendi çapımızda sörfü icat ettiğimizde ise çok eğlendim.Uzun dondurma kuyruklarında bekledim.Yüzmeyi orada öğrendim.İngiliz Burnu'ndan , Frigya Disko'nun oradan, amfi tiyatrodan .. her gün başka bir yerden güneşi çok batırdım.Sabaha karşı sivrisinek saldırısına uğradığımız için ablamla kaçış planları yaptım.Misafirimiz hiç eksik olmadı.Ne güzel mangallar yaktı babam. Ege'nin taptaze sebzeleriyle ne sofralar hazırladı annem. Şevketi bostanlar mı dersin, deniz börülceleri mi, arap saçı mı , turp otu mu .. Ey İstanbul, sen bizim oraları pek bilmezsin !

Derler ki Foça'da yeri bilinmeyen bir kara taş varmış.Her kim ki, nerede olduğu bilinmeyen bu kara taşa basar ise içinde bir yerlerde Foça'ya bağlanır ve bir gün mutlaka geri dönermiş.Foça'nın kedisi, rüzgarı ve delisi meşhurdur arkadaşlar.Bu kendine has, naif ve şirin cennet bizim için öyle çekici.Aslında babam hep 'anlatmayın, bilmesinler, sevip de gelmesinler, böyle güzel' der aşığını kıskanır gibi .Ama siz buyrun gelin , ben daha Siren Kayalıkları'nın efsanesini anlatacağım...



コメント