top of page

Venedik

  • Feray Aydoğdu
  • 12 Eki 2017
  • 2 dakikada okunur

Bizim evde tatilleri ben organize ediyorum.Bir yere gitmeden önce bir sürü blog okuyor, araştırmalarımı yapıyorum.Notlarım, dosyalarımla yola çıkıyoruz.Benim için inanılmaz heyecan verici bir şey ... Bu ve daha birkaç sebep yüzünden de bazı butik & özel turları ve kaliteli rehberleri ayırırsak paket tur programlarından açıkçası hiç hoşlanmıyorum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki benim yol arkadaşım süper bir harita okuyucu , müthiş bir yön bulma uzmanı. Yoksa ben çoktan bir yerlerde kaybolmuş, 'aa kayboldum ama olsun ,burası da güzelmiş' diye şaşkın şaşkın geziyordum.Hele Venedik sokakları öyle karışık ki GPRS çıldırıyor , benim kocam yanılmıyor. İkincisi hayatımın en güzel aktivitesi onunla bilmediğim sokaklarda yürümek, yollar boyu gülmek, neşemi ve heyecanımı paylaşmak. O olmazsa benim için hiç bir şey tam değil. Daha önce görmediğim bir yerdeyken zaman zaman sabahın köründe dışarı çıkmak gibi özellikleri olan bir deli olduğum halde onun beni kırmaması, bana uyması, benimle birlikte aynı coşkuyu yaşaması benim için çok değerli. Hayatımda olduğu tüm günler için, benimle geçirdiği tüm zamanları bazen komik , bazen romantik , bazen müzikal tadında yaşattığı için, sevgiye anlam kattığı için, kalbime kan pompaladığı için, her yerde ve her konuda yol haritam olduğu, beni yüreklendirdiği için teşekkür etmek istiyorum ona.En iyi arkadaşıma, sırdaşıma, aşkın tam karşılığına ...Sana bayılıyorum !

Yukarıdaki mevzu derin, gelelim Venedik'e... Gördüğüm en fotojenik şehir ! Her yerinde ayrı güzel bir görüntü almak mümkün. Floransa'dan hızlı trenle S.Lucia 'ya gittik ve günlük sınırsız vaperotto ulaşım konusunu hallettik. Otelimiz San Gallo , Venedik'in en ünlü meydanı Piazza San Marco'ya oldukça yakındı.Bu meydanda San Marco Bazilikası , Aziz Mark'ın Çan Kulesi, Correr ve Arkeoloji Müzeleri, Torre dell' Orologio bulunuyor. Hepsini görün, meydandaki müzisyenleri dinleyin ve özellikle bu meydanın enerjisini öğlen ayrı, akşam ayrı, gece yarısı ayrı yaşayın. Geç saatlerde meydanın her yerinde farklı ve hepsi birbirinden başarılı müzikleri dinleyecek, akşamüzeri tango yapan insanlara katılacaksınız.

Meydanın her köşesini incelediyseniz büyük kanalı görmeye çıkabilirsiniz.Tabii ki dar olanlar için gondol kullanmak durumundasınız.Kanallar arasında kendinizi kaybettikten sonra zaten o karışık yolları bulmak umurunuzda olmayacak.

  • Venedik'in tarihi saraylarında müze kalitesinde modern sanat eserleri bulunmakta; bunları kaçırmayın.

  • Vaktiniz varsa Murano ve Burano Adaları'nı görün.San Giorgo Maggiore Adası'na gidip Benedikt Kilisesi'ni ziyaret edin.

  • Teatro La Fenice'de operaya gidin, büyüleyici

  • Rialto köprüsünü arka fona alıp her yerde bol bol fotoğraf çekin

  • Benimki gibi maskelere kafayı takmış bir yol arkadaşınız varsa el emeği göz nuru maskeleri inceleyin, birkaç tane satın alın ( biz aldık, arasıra onlarla oynuyoruz desem :) )

  • Murano' dan cam takı alın, çok güzeller ( Venediktekilerden daha çok çeşit var ve fiyatları daha uygun. Şahsen pek seviyorum kolyelerimi küpelerimi )

  • Benim gördüğüm gondolcular çok neşeliydi, biraz sohpet edin

  • Son olarak ve en çok da yeni bir yere gittiğiniz zaman kaptırın kendinizi. Bırakın beş duyu tam kapasite çalışsın.Salın ipinizi ve izin verin yenilik karışsın anınıza.O şehri / o saniyeyi yaşayın, dolu dolu

Comments


You Might Also Like:
Hakkımda

Merhaba ! Ben Feray Aydoğdu. 15 Mart 1984 ve övünmek gibi olmasın Karşıyaka doğumluyum.

9 Eylül Üniversitesi İşletme mezunuyum.Lise ve üniversite yıllarımda türkçe, matematik, muhasebe, finans gibi alanlarda birçok özel ders verdim.Yine bu yıllarda özel kurs ve dersanelerde öğretmenlik yaptım.Anlatmayı ve paylaşmayı seviyorum diyelim.

Mezun olduktan sonra aile mesleğimiz haline gelmiş olan mali müşavirliği seçtim.Bu seçimimde çocukluğumdan bu yana yemek masalarında hep konuşulan 'muhtasar ertelenecek mi , yeni vergi paketinden haberiniz var mı ...' gibi konular etkili olsa da, nihayetinde kesinlikle kişisel bir tercihti. 

İzmir'de birkaç yıl özel bir şirkette çalıştıktan sonra o dönem hayranı olduğum İstanbul'a taşınmaya karar verdim ve çok uluslu şirketlerde görev aldım.Şu anda finans yöneticisi pozisyonunda kurumsal bir şirkette çalışmaya devam ediyorum. 

Şimdi biraz özelleştireyim.Çok gülerim.Fazla ağlamam.Sanatın her alanı beni benden alır. Doğayı severim.Bazen ''yeşilli , mavili yerlere gidelim'' diye tutturduğum doğrudur.Hayvanlarla konuştuğum da doğru.Yolda olmaya, yeni bir yer görmeye, yeni bir şey öğrenmeye karşı bildiğiniz çocuğum.Yeniliklere karşı oldukça heyecanlıyım. Çikolatayı, kırmızı şarabı, makarnayı ve peyniri severim.Etkilendiğim kitapları, filmleri , aktörleri, yazarları sayacak olursam buradan fizana yol olur. Mümkün olduğunca paylaşacağım zaten.Zaman zaman tırnaklarım çıksa da doğal halimde şeker gibi biriyim bence. 'Hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak' akışındayım.Telaşlarımı, aceleciliğimi ise 'ritme saygı duy' diye diye törpülemeye çalışımaktayım.Özetle kendimle 'daha iyi' olmak adına kapıştığım bir sürü şey de olsa canım kendim, iyiki sensin diye seviyorum Feray'ı.

Simone de Beauvoir beni çok düşündüren bir şey yazmıştı.'Bedenim ağır, hareketsizim' diyordu.Aklının o an içinde gözün bile görmediği yerlerde olduğunu söylüyordu.Onu okurken düşündüm,hayal kurdum.Bu mümkündü.Gözümün takıldığı bir kelebek olduğumu düşünmek, elimin değdiği bir çiçek olduğumu hayal etmek, dinlediğim bir şarkıyı besteleyenin duygularına girmek...Empati kelimesi çok meşhur ya işte o mümkündü, zevkliydi kendinin dışına çıkmak.Hep kendin olup ne yapacaktın, altı üstü dünyaydı.Zamanla bu duygu aynı anda hem kendin hem misal o kelebek olduğunu düşünmeye bıraktı.Güzeldi. Yaşamak çok güzel, mutlu etmek çok özel, sevmek-sevilmek çok anlamlıydı. Yani sevdim ben hayatı.İyi ve kötü yoktu , biz veriyorduk o sıfatları.Olduğu gibi her şey yerli yerindeydi.Zamanla gittikçe daha fazla huzuru yaşadım kendi içimde, birçok şeyle barıştım, barışamadıklarımı da kabul ettim.Razıyım diyorlar ya işte öyle...Sen kendi içinde bunu yakaladığında bir de seni tamamlayanlar yanındaysa daha ne ister insan.Sözün özü en çok kullandığım sözcükler ; '' teşekkür ederim'' dir , işte bu yüzden.

Çocukken yatağımla birlikte bir yerlere uçtuğumu hayal ederdim.​Hayallerimi gerçekleştirmenin en verimli yolunun farklı yollarla da olsa denemek olduğunu anladım.Yazarken unuttum İstanbul trafiğini, şantiyesini...Unuttum iş stresini. Susturdum kendiyle kavgası bitmeyen her kötücülü. Sıyrıldım. O zaman okuyan herkesle birlikte buyrun efendim sıyrılalım ... 

 

Join my mailing list

bottom of page