top of page

Çek Cumhuriyeti- Prag, Carlovy Vary filan

  • Feray Aydoğdu
  • 23 Haz 2017
  • 2 dakikada okunur

Arzum'la Prag'a gittiğimizden bu yana üzerinden altı yıl gibi bir zaman geçti.Arzum benim heyecanlı arkadaşım :) İkimiz için de ilk yurtdışı seyahatiydi.Atatürk Havalimanı Dış Hatlar da ikilemenin tam karşılığıyla kıpır kıpırdık.Bu halimiz Prag'a ulaştığımızda da geçmedi tabi, aksine arttı. Adım adım gezdik, neresi için ' burayı görmek lazım' dedilerse üzerine atladık . Prag'ı yedik Arzum, sen de itiraf et !

-Bununla başladığım için üzgünüm ancak , döviz bozdururken dolandırıcılık Prag'da çok yaygın.Dikkat edin. -Bu şehirde hiç savaş yaşanmamış. Hitler döneminde bile bombalanmayan birkaç şehirden biri. Sonuç olarak tarihi yapısını koruyor. -İngilizce hatta Almanca bilen dilenciler var ancak, Çekçe dışında bir yabancı dili olmayan çok insanla karşılaştığımı söyleyebilirim. -UNESCO Tarih Mimarı Listesinde de yer alan Eski Şehir Meydanı (Old Town ) bir çok tarihi yapıyla çevrili.Astronomik Saat, Nicholas Kilisesi zaten kaçmaz.Charles Bridge en merkezi noktalardan biri.Meydandaki Jun Hus Anıtı'nı da şuraya yazdım. -Gotik, romanesk nedir neye denir lütfen en azından bu kadarını bilmiş olun. Sadece Prag için değil. Bilin işte ! Bir esere baktığınızda sadece bakmış değil görmüş olacaksınız bildiğinizde.Buna ek olarak, yılları silmeyin.Bir gün Galata Kulesi'ne ' Osmanlı ne güzel yapmış' diyen biriyle karşılaştığımda çok üzülmüştüm, bak şimdi hatırladım.

En sevdiklerim, gidince şiddetle yapılmasını tavsiye ettiklerim : 1956-58 arasında Nazım Hikmet Prag'ta yaşamıştı ve bu Slavia Cafe onun en sevdiği yerlerden biriydi.Gün batımını Vltava Nehrinden izledikten sonra gidip burada oturun.Kafka, Kundera gibi birçok ünlü isme de mekan olmuş Kavarna Slavia'yı hissedin. slavya kahvesinde oturan dostum tavfer'le, vıltava suyuna karşı oturup, tatlı tatlı yarenliği severim hele sabahları hele baharda. hele sabahları hele baharda konuşurken dalar dalar gideriz bir yitirir bir buluruz birbirimizi. hele sabahları hele baharda. prağ şehri yaldızlı bir dumandır ve kızıl, kocaman bir elma gibi.

Arzum'u takip edin, yediklerinden yiyin.Bu konuda iyidir.( Gulaş , cesnecka, svickova, tatlı olarak trdelnik, palacinky )

Dünyanın en önemli kaplıca kenti Karlovy Vary'ye gidin. Prag'a yaklaşık 2 saat uzaklıkta.Mozart'tan Beethoven 'a , Karl Marx'tan Freud'a tarih boyunca çok ünlü isimler bu içmeler şehrinde bulunmuş.1918 yılında Mustafa Kemal'in yaşadığı böbrek rahatsızlığına burası iyi gelmiş.Kaldığı oteli ve odayı ziyaret edebilirsiniz.Kentin içine doğru ilerleyerek Goethe'nin evini görebilirsiniz. Süs gibi bir şehir zaten, ben çok sevmiştim.

Becherovka içip duvarlara tırmanabilirsiniz.( Bu kötü bir şakaydı )

Comments


You Might Also Like:
Hakkımda

Merhaba ! Ben Feray Aydoğdu. 15 Mart 1984 ve övünmek gibi olmasın Karşıyaka doğumluyum.

9 Eylül Üniversitesi İşletme mezunuyum.Lise ve üniversite yıllarımda türkçe, matematik, muhasebe, finans gibi alanlarda birçok özel ders verdim.Yine bu yıllarda özel kurs ve dersanelerde öğretmenlik yaptım.Anlatmayı ve paylaşmayı seviyorum diyelim.

Mezun olduktan sonra aile mesleğimiz haline gelmiş olan mali müşavirliği seçtim.Bu seçimimde çocukluğumdan bu yana yemek masalarında hep konuşulan 'muhtasar ertelenecek mi , yeni vergi paketinden haberiniz var mı ...' gibi konular etkili olsa da, nihayetinde kesinlikle kişisel bir tercihti. 

İzmir'de birkaç yıl özel bir şirkette çalıştıktan sonra o dönem hayranı olduğum İstanbul'a taşınmaya karar verdim ve çok uluslu şirketlerde görev aldım.Şu anda finans yöneticisi pozisyonunda kurumsal bir şirkette çalışmaya devam ediyorum. 

Şimdi biraz özelleştireyim.Çok gülerim.Fazla ağlamam.Sanatın her alanı beni benden alır. Doğayı severim.Bazen ''yeşilli , mavili yerlere gidelim'' diye tutturduğum doğrudur.Hayvanlarla konuştuğum da doğru.Yolda olmaya, yeni bir yer görmeye, yeni bir şey öğrenmeye karşı bildiğiniz çocuğum.Yeniliklere karşı oldukça heyecanlıyım. Çikolatayı, kırmızı şarabı, makarnayı ve peyniri severim.Etkilendiğim kitapları, filmleri , aktörleri, yazarları sayacak olursam buradan fizana yol olur. Mümkün olduğunca paylaşacağım zaten.Zaman zaman tırnaklarım çıksa da doğal halimde şeker gibi biriyim bence. 'Hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak' akışındayım.Telaşlarımı, aceleciliğimi ise 'ritme saygı duy' diye diye törpülemeye çalışımaktayım.Özetle kendimle 'daha iyi' olmak adına kapıştığım bir sürü şey de olsa canım kendim, iyiki sensin diye seviyorum Feray'ı.

Simone de Beauvoir beni çok düşündüren bir şey yazmıştı.'Bedenim ağır, hareketsizim' diyordu.Aklının o an içinde gözün bile görmediği yerlerde olduğunu söylüyordu.Onu okurken düşündüm,hayal kurdum.Bu mümkündü.Gözümün takıldığı bir kelebek olduğumu düşünmek, elimin değdiği bir çiçek olduğumu hayal etmek, dinlediğim bir şarkıyı besteleyenin duygularına girmek...Empati kelimesi çok meşhur ya işte o mümkündü, zevkliydi kendinin dışına çıkmak.Hep kendin olup ne yapacaktın, altı üstü dünyaydı.Zamanla bu duygu aynı anda hem kendin hem misal o kelebek olduğunu düşünmeye bıraktı.Güzeldi. Yaşamak çok güzel, mutlu etmek çok özel, sevmek-sevilmek çok anlamlıydı. Yani sevdim ben hayatı.İyi ve kötü yoktu , biz veriyorduk o sıfatları.Olduğu gibi her şey yerli yerindeydi.Zamanla gittikçe daha fazla huzuru yaşadım kendi içimde, birçok şeyle barıştım, barışamadıklarımı da kabul ettim.Razıyım diyorlar ya işte öyle...Sen kendi içinde bunu yakaladığında bir de seni tamamlayanlar yanındaysa daha ne ister insan.Sözün özü en çok kullandığım sözcükler ; '' teşekkür ederim'' dir , işte bu yüzden.

Çocukken yatağımla birlikte bir yerlere uçtuğumu hayal ederdim.​Hayallerimi gerçekleştirmenin en verimli yolunun farklı yollarla da olsa denemek olduğunu anladım.Yazarken unuttum İstanbul trafiğini, şantiyesini...Unuttum iş stresini. Susturdum kendiyle kavgası bitmeyen her kötücülü. Sıyrıldım. O zaman okuyan herkesle birlikte buyrun efendim sıyrılalım ... 

 

Join my mailing list

bottom of page